Eski nesiller “ser-levha” derlerdi, biz şimdi “başlık” diyoruz. Bu başlıkta bir yazıyı birkaç yıl önce ve başka bir sebeple yazdığımı hatırlıyorum, ama geçen hafta sonu yapılan ön seçim neticesine bakarak tekrar bu başlığı uygun buldum. Zira ortaya çıkan tablo tam anlamıyla budur, zavallı CHP. Rahmetlinin hastalığına tutulmuş, ecelle pençeleşiyor, pek yazık. Aslında bu minvalde ilk “bomba” yazıyı Nihat Genç Oda tv’deki köşesinde yazdı; “CHP ölmüş ağlayanı kalmamış” ser-levhalı bir yazı kaleme aldı. Söyledikleri özetle şunlar;
Tam bir komedi filmi!
“Futbol kulüplerinin üyelerinin nerdeyse tamamına yakını dahi uçak ve otobüslerle ‘kongrelerine’ gelip oy kullanırken CHP üyelerinin bir yarısı yani yüzde elliye yakını bir demokrasi şöleni iddia edilen ön seçimlerde üstelik aynı şehirde aynı mahallede yaşadıkları halde oy kullanmadı.
Ankara’da Aylin Nazlıaka birinci sırada çıkıyor. Harcadığı paranın reklamın haddi hesabı yok! Bir ‘milletvekili’ bu kadar parayı nerden nasıl bulur? Şu anda Ankaralılar’ın sorduğu ve merak ettiği tek soru Aylin Nazlıaka’nın bu kadar büyük reklam gücünü nasıl finanse ettiğidir ve ne iş yaptığıdır? Bir komedi filmiyle karşı karşıyayız”.
Atatürkçüler tasfiye edildi
“İstanbul’a geçersek, Cemaat kanalından inmeyen Mahmut Tanal’ın başı çekmesi ayrı bir hikaye. Özellikle Ayşenur Arslan ve Uğur Dündar’ın parlattığı öne çıkarttığı adaylar baş sıralara yerleşti. Demokratız diye diye bazı adayları programlarında eşitsiz şekilde öne fırlatmaları ‘mide bulandırıcı’ydı. Yani Ayşenur Arslan’ın ve Uğur Dündar’ın ‘tanıdığı’ ‘yakını’ devrede olanlar ön sıraları kaptı. Açıkça bir daha hatırlatalım, Ümit Kocasakal’ı ve Metin Feyzioğlu’nu ‘dışlayan’ CHP, bu adayların yerine kimleri özel sevgili biricik ‘kontenjanı’ olarak listelerin en başına koydu! Ya da bir şekilde dışlanan Emine Ülker, Birgül Ayman, Süheyl Batum’lar niçin parti dışına sürüklendi? Asıl facia bu soruları benim dışında soracak bir tek gazeteci yazarın dahi çıkmamasıdır. Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar!”
Antalya “örgütüne” tam puan!
Nihat Genç meseleyi böyle görmüş, ara başlıklar bana ait. Peki, güzel, İstanbul, Ankara böyle de Antalya çok mu matah? Şimdi gelin merceği Antalya’ya tutalım. Emekçiden, ezilenden, işsizden, garibandan yana olduğunu iddia eden bu sosyal demokrat parti (!?) zaten üçüncü sıraya en büyük patronlar teşkilatının başkanını yazarak ne kadar “halkçı” olduğunu çoktan ispatlamıştı. Lakin, ön seçimden Mustafa Akaydın ve Devrim Kök’ün çıkması, Nihat Genç’in ne kadar doğru bir teşhis koyduğunu bir kez daha kanıtladı. CHP gerçekten ölmüş de, ağlayanı kalmamış…
Ak-aydın
Mustafa Akaydın mı; bir yıl kadar beraber çalıştım, tanıdıktan sonra da bulundukları yerden şeytandan kaçar gibi hep kaçtım! Hangi şehirlerde doğmuş, hangi mahallelerde büyümüş, hangi nasihatlere maruz kalmış, hangi masalları dinlemiş, hangi okullarda okumuş, hâlâ merak ettiğim ve cevap aradığım sorularımdandır. Ama kesin olan şudur ki, ya Akaydın bu topraklarda doğup büyümemiş, ya da ben!
Devrim Kök’e gelince….
Her neyse, yerim kalmamış. Akaydıngiller ve Kökgiller’le ilgili daha çok yazıp konuşacağız, vaktimiz var. Sonra görüşürüz, kalın sağlıcakla…