Yanıma yöreme bakınca sıkıştırılmış hayatlar görüyorum. Sanki insanların hepsi birbirinin tekrarı günleri yaşıyor ve aynı tezgâhtan çıkmışçasına birbirlerine benziyorlar. Öyle tekdüze, öyle ruhsuz, öyle amaçsız, öyle sığ bir hayat kuşatmış bizi çepeçevre. Sanki yaşamasak daha iyi etmiş olacakmışız gibi geliyor bana. Herkes aynı doktorun yazdığı bir reçeteyi uygulamak için birbiri ile yarışıyor gibi. Üniversiteyi kazan, oku, mezun ol, bir işe gir, erkeksen askere git gel, evlen, çocuk yap… yaşa. Yaşam bu işte!
Sıralama üç aşağı beş yukarı böyle. Böyle bir hayat standardında sanata, seyahate, yeni şeyler denemeye ve bunları yaşamaya yer yok! Üniversiteyi kazanamazsan ilk golü yedin demektir. Daha hayatının başında uzatmalarda yenmiş bir golü çıkaramamanın ümitsizliği yakalar seni. Üniversite okur mezun olursan bu sefer de hayat seni atanıp atanamamakla, iş bulup bulamamakla sınar. İş bulursan ya da atanırsan hemen evlenme planları yaparsın. Evlenirsin. Bu sefer çocuk derdine düşersin. Eee… sonra? Hayat bitti! Sana ideal bir hayatmış gibi dayatılan bu koşuyu tamamlamaya çalışırken kaç yeni dost edindin? Kaç memleket gezdin? Kaç insanın kalbine girdin, kaçının hayatında iz bıraktın? Ruhunun açlığını doyurmak için kaç sanatsal faaliyete katıldın? Hayatın diğer yüzünü görmek, tatmak ve yaşamak için kaç cesur adım attın? Sıradanlıktan ve sığlıktan kurtulmak adına kaç girişimde bulundun? Seni hapsettikleri cendereden çıkmak için çabaladın mı? İnsanı, evet bütün cepheleriyle insanı, dini öğretilerden, âdet ve törelerden, klişeleşmiş önyargılardan uzakta “amasız”, “fakatsız” “keşkesiz” tanıyabildin mi? Ona hiç bu gözle bakmak geldi mi aklına? Bir eser yaratmak, bir buluş yapmak, hadi her şeyi geçtim bir insanı anlamak, hayata bir iz bırakmak için en ufak bir çaban oldu mu? Dünü unutmadan bugünü yaşayarak ve yarına dair hayaller kurarak bir hayat planın oldu mu?
Üniversite okumadan da “insan” olunabileceğini, paranın kölesi olmadan da yaşanabileceğini,birine hayatını adamak için illa evlenmen gerekmediğini düşündün mü? Kısaca dayatılan hayatın dışında bambaşka bir hayatın var olduğunu ve bunun sana ideal bir yaşam standardı olarak sunulan hayattan çok daha heyecan verici, zevkli, acısıyla tatlısıyla dolu dolu bir hayat olabilme ihtimalini hiç aklından geçirdin mi? Hayır mı? O halde hemen düşünmeye başla ve eyleme geç! Dayatılan hayatın neresinden dönersen o kârdır!
Not: 17 Kasım Cuma günü saat 14.00’te Atatürk Kültür Merkezi’nde (Cam Piramit) “Yolu Antalya’dan Geçen Yazar ve Şairler: Ahmet Hamdi Tanpınar” adlı bir panelimiz olacak. Panel, Prof. Dr. Abdullah Kök’ün moderatörlüğünde Prof. Dr. Salim Çonoğlu, Prof. Dr. Yunus Balcı ve Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu’nun konuşmacı olarak katılımıyla gerçekleşecek. Panelimize bütün sanat ve edebiyat severleri bekliyoruz.